Post

Dinle ve Yaz

Merhaba 👋

Düşündüğüm kadar iyi bir yazar değilim sanırım. Aslında bir yazar da değilim. Sadece birkaç cümleyeyi bir araya getirebilen ki onu da ne kadar iyi yapabildiğimi bilmiyorum, biriyim. Bundan daha fazlası değil. Nedir bu kendime yaptığım yazma baskısı.

Konuşmayı, dinlemekten daha çok seviyorum. Dinlemek, yeri ve zamanı geldiğinde bana daha anlamlı geliyor. Her zaman her şeyi dinleyemem ama istediğim zaman istediğim bir konu hakkında konuşabilirim hiç kimse dinlemese bile. Dinlemek mi konuşmak mı sorusuna içtenlikte cevap verebiliyorum. Aynı şekilde yazmak da konuşmak kadar hoşuma gidiyor. Sanırım bu yüzden konuşur gibi yazıyorum. Bir kurgu içinde yazdığımda oluyor tabiki ama gene de konuşur gibi ilerliyor yazılarım. Bir konu hakkında eğer yazmasaydım da kendi kendime konuşup, bir ses kaydı alsaydım, muhtemelen ortaya benzer bir şeyler çıkardı diye düşünüyorum.

Eskiye göre daha fazla dinleyebildiğimi söyleyebilirim. Belki hala konuşmak hayatımda daha büyük bir öneme sahip ancak dinlemek de eskiye göre hayatımda daha fazla yer almaya başlıyor farkındayım. Bu durumun tam olarak sebebini anlayabilmiş değilim fakat fark ettiğim kendimi tanıma ve anlama serüveninde dinlemeye daha fazla yer veriyorum. Belki artık biraz olsun karşımdakini dinlerken hemen cevap vermediğim, her denileni kişisel algılamadığım ve biraz olsun artık tamam sen öyle diyorsan öyledir diyip hayatıma devam edebildiğim duruma geldiğimden dinlemenin hayatımdaki yeri konuşma kadar olmaya başlıyor. Belki de kendimi bile eskiden dinlemiyordum. Kendimi anlayabilmek adına artık kendimi de daha fazla dinliyor, bu durum da kendimle bile daha az konuşuyorum.

Dinleme ve konuşma dengesini tutarlı bir seviye tutabilmek pek mümkün olmuyor tabiki. Bir iletişime başlarken farkında olarak hep önce kendimi dinleme moduna alıyorum. Eskiden bu iletişimler konuşma modunda başlıyordu. İletişime genelde ben başlıyor ve ben bitiriyordum. Belki kontrolü elde tutmak iyi hissettiriyordu bilemiyorum ama kendimi dinleme moduna aldıkça daha fazla öğrenir oldum. Öğrenmenin ötesinde aslında daha az yorulmaya başladım. Konuşmak enerji isteyen bir eylem olduğu ve dinlemenin de bir o kadar enerji istediğini düşünürsek bu dediğim tam olarak doğru olmayabilir. Benim bu günlerde dinlemek konusunda hissetiklerim de pek doğru olmayabilir. Sonuçta yıllarca daha az dinlemek beni buralara getirdi. Fakat şu an olanlar bunlar ve bunlar da değişebilir.

Eski blog yazılarım olsaydı daha net görürdük. Belki gençlikten belki de dediğim gibi daha az dinlemekten çok fazla ahkam keser gibi yazıyor ve daha fazla dışa dönük, toplumsal vs yazılar yazıyordum. Bugünlerde o tip yazıları pek yazamıyorum. Oturup bir iki şey yazsam da içime sinmiyor, aynı dinlemekte olduğu gibi okumak moduna almak istiyorum kendimi. Eğer yazmak istersem kendimden yazmak ve dinlediklerimi harmanlayıp, kendi hayat süzgecimden geçirerek anlatmak istiyorum. Ben XYZ yaptım bu iyidir sizin için de iyisi budur gibi yazılar veya bir tarafı eleştiren yazılar yazmak içimden gelmiyor. Zaten bunları yazsam da pek insanın okuyacağını ve okusa da anlayacağını düşünmüyorum.

İletişim şeklim değişimesinin yazı yazma şeklime de yansıdığını fark edebiliyorum. Bugün kendime yazma saati verdim ve bilgisayar başına oturduğumda dona kaldım. Beynim telefona ya da bilgisayarın tarayıcısına gitmem için beni kandırdı ama ellerimi klavyeden kaldırmadım, Notion’ı kapamadım ve sadece düşündüm. Fark ettim ki Düşündüğüm kadar iyi bir yazar değilim sanırım. Aslında bir yazar da değilim.

Sevgiler ❤️

This post is licensed under CC BY 4.0 by the author.