Haftanın Günleri
Merhaba 👋
Haftanın günlerinden herkesin sevmediği bir gün vardır diye düşünüyorum. Çoğunluk Pazartesileri sevmez. Çünkü Pazartesi demek, iş demektir. Erken kalkıp, iş yollarına düşmek demektir. Açıkcası Pazartesileri sevmeyen insanların, işlerini sevmediklerinden ötürü bu şekilde hissetiklerini düşünüyorum. Kendilerine ait olmayan bir yerlere, kendilerini ait hissetmediklerini bir zaman diliminde gidiyorlar. Bu durum da kaçınılmaz bir şekilde insanı mutsuzluğa sürüklüyor. Halbuki benim gibi yaptığı işi seven bir insan için Pazartesiler o kadar da kötü görünmüyor. Kendi adıma Pazartesileri sevimli bile bulabiliyorum. Yeni bir hafta demek, yeni bir başlangıç demek gibi geliyor bana ve bu durum heyecan verici. Diğer bir açıdan ise, severek takip ettiğim dizilerin yeni bölümleri genelde Pazartesileri yayına giriyor ve bu da Pazartesi gecelerini benim için anlamlı kılıyor.
Salı günleri için pek iyimser olamayacağım. Salı, boş bir gün hissiyatı doğduruyor genelde benim kafamda. Sanırım benim haricimdeki diğer insanlar içinde bu düşünce aynıdır diye düşünüyorum. Belki Pazartesi’yi atlatmanın verdiği bir mutluluk ile Salı’ya sarılınabilir ancak kendi açımdan konuşursam Salı günü, futboldan anlamayan ama sırf 7 kişilik halı saha kadrosu dolsun diye maça çağırılan arkadaştır. Ne yararı vardır maç içinde ne de zararı. Salı o yüzden böyle kenara itilmiştir ancak üzülürüm onun için ben ve arada Salıları değişik işler yapmaya çalışırım. Kendim için değil Salı için.
Cuma’nın en yakın dostu olan Çarşamba’yı kimse ama kimse yok efendim hiç sevmem diyemez. Çarşamba demek mola vermek demektir. Bir nevi öğle arasıdır. Cuma’nın geldiğinin erken habercisidir. Çarşambaları insanlar sokaklara dökülür. Evet öbür gün iş vardır ama bu pek dikkate alınmaz. Cuma’nın hazırlıkları Çarşamba gününden yapılır. Çarşamba bir nevi Cuma gün sahaya çıkacak takımın hazırlandığı gündür. Çok abartılı partiler olmaz. Sadece Cuma günü prova edilir. Şahsen Çarşambalara karşı bir sempatim yok. Salı kadar olmazsa da sevmem kendisi. Ama benim için diğer günlerden farkı sabahları olmasa da akşamları diğer günün Perşembe olmasıdır.
Perşembe. Belki de günlerin en bitmek bilmeyeni. Çünkü diğer gün Cuma’dır ve Cuma, Free Friday demektir. Saçmalıklar ötesi bir durum ya neyse. Perşembe haftanın en uzun günüdür. Sabah bir heves işe gidilir ama gün bitmez. O mesai bitmez. Bittiği zaman ise yapılacakların açıkcası Salı’dan farkı yoktur. Dışarı çıkmak mantıksız gelir çünkü öbür gün Cuma’dır ve gereksiz yere para harcamak olmaz. Enerjiyi de saklamak gerekir. O yüzden bünye zaten Çarşamba’dan da yorgun olduğu için dinlendirilir. TV’de en güzeli dizilerin Perşembe günleri yayınlanması sanırım tesadüf değildir. Kendi adıma Perşembeleri için pek bir duygu beslediğimi söyleyemem. Evet bir Cuma heyecanı var ama gene de Perşembe anlam ifade etmiyor. Bazen çevrenin gazı ile bana anlamlı geliyor. Ama tekil olarak bakınca pek de bir esprisi göremiyorum.
İşte. Sıra geldi Cuma’ya. Kimisi için günah günü, kimisi için ibadet günü. Her ne dersek diyelim Cuma bir takımın 10 numarasıdır. Cuma günü olmasaydı acaba insanlığın durumu şu an nerelerde olurdu? Cuma günü başlar bir heyecanla. Tüm hafta yapılamayan işler yapılmaya başlanır ve bitirilmeye çalışılır ki bir insan çalışınca zaman daha çabuk geçer. İnsanlar hep işler bitsin ki kafam rahat akşam eğleneyim diye düşünürler. Bu durum böyle gider Cuma günleri. Hatta bazen öğle araları bile kısa tutular Cumaları. Cuma günleri insanlar daha bir mutludur. Çünkü artık Cuma’dır. Zurnanın son “düüt” dediği yerdeyizdir.
Cuma günü kopuşlar ve artık neler yapıldıysa onlar olmuştur. Eve ya da başkasının evlerine gidilmiştir ve saatler saatleri kovalamıştır. Güneş, Cumartesi sabahına merhaba demiştir. Şimdi bu Cumartesi aslında biraz nankör bir gündür kanımca. Çünkü Cumartesi günlerinin paralel evrenlere neden olduğunu düşünüyorum. Sebebi ise çok açık ve net. Bir takım insan Cumartesileri öğlene kadar çalışmak zorundadır ki bu durum onları Cuma eğlenmekten alı koyar ama gene de eğlenirler ve sabah işe gidip, öğleden sonra boş oldukları için yatarlar. Bir kısım insan Cumartesileri tam mesai yapmak zorundadırlar ki onlar için Cuma anlamına gelen bir gündür Cumartesi. Bir kısım benim de içinde bulunduklarım aslında her gün çalışmaları gerekir ancak bunu kendileri ayarlayabildikleri için o anlık durumlarına göre hareket ederler. Şimdi tüm bunları ele alınca Cumartesileri fantastik bir günmüş gibi geliyor. Ama tüm bunlara rağmen Cumartesi akşamları dinlenme ve dizginlenme akşamıdır. Kimisi eğlenerek dinlenir, kimisi yatarak, kimisi hobilerini yaparak ve belki kimisi çalışarak. İşte Cumartesiler bambaşka evrenlere ve yaşamlara sahip günlerdir. Kafalar yarı dolu yarı boştur. Arkası tatil olan bir günde kimse kimseye bulaşmaz. Cumartesileri, uzak kaldığın sevgilinin yanına gelmesidir. Bilirsin tekrar gidecektir ama sen onu özleyecek ve o geldiğinde tekrar sevineceksindir.
Her karanlığın bir aydınlığı vardır gibi bir laf vardı. Pazar günü o aydınlıktır. Pazar kahvaltısı diye bir oluşum vardır bir kere. 400 tane eki olan gazeteler alınır. Saatlerce kahvaltı masasında oturulur ve kahveler içilir. Sonrasında sinema vs. Mevsimlerden yaz ise bir havuz yapılır böyle akar gider gün ta ki akşam olur ve işler yarının Pazartesi olduğunu işaret edene kadar. Bu işareti nasıl anlarsınız, kimisi gömlek, pantolon, etek ütülerken. Kimisi gelen bir mail ile, kimisi benim gibiler canım çok sıkıldı Pazartesi olsa da bir şeyler yapsak ile. Doğru aptalca bir görüş ancak Pazarları bir türlü sevemedim. Hele ki planlanmış bir işiniz yoksa Pazarları tamamen bir uzay boşluğu. Nefes alamazsınız, bağırsanız fakat sizi kimse duyamaz. Hareket edemezsiniz. Saçma sapan oradan oraya gidersiniz. Pazarları kısacası benim çıkmazımdır. Pazar akşamları, diğer insanlar gibi bana da dar gelir ama bir yanda da sevinirim. Çünkü Pazartesi dizi var olm!
❤️