İlk Maratonumdan Notlar
Merhaba 👋
Bu yaşıma kadar neden böyle bir yarışa katılmadım diye yarışın sonunda kendime sordum ve cevabım “malsın” oldu.
Eğer bu dizeleri okuyan ve spor adına ne yapacağını bilemeyen arkadaşlar varsa onlara tavsiyem koşun.
10k maratonu için kaydımı bundan aylar önce yaptırmıştım. O dönem spor yapıyordum ancak daha çok ağırlık kaldır indir işleri ile uğraştığım için koşmaya tam anlamı ile odaklanamıyordum. Yarış günü yaklaşmaya başladıkça fark ettim ki koşma konusunda eskisi kadar iyi değildim. 10k koşabilmek için ciddi bir hazırlık içine girmeliydim. Kendime ait koşma konusunda sıkıntılarım hep vardı ve o zaman da bir takım sıkıntılar çıkardım kendime. Öncellikle yaşadığım yer yüzünden outdoor koşu yapmam, yani dışarıda koşmam zordu. E5’in dibinde oturan biri olarak açık alanda bu gerçekleşmesi basit sporu bile gerçekleştirememek beni çok üzüyordu. Gerçi sonraki zamanlarda eve yakın, 400m koşu parkuru olan bir park buldum. Bu parkta koşmayı daha sonra deneyeceğim. Durum böyle olunca yani dışar koşusu imkansızsa yakın olunca bende bir spor salonuna yazılmaya karar verdim. Bant üzerinde koşmayı her ne kadar sevmesem de 10k’yı en azından bitirebilmek adına hazırlanmam gerekiyordu ve benim 1 ayım vardı.
Zamanı hepimiz problem ederiz. Hele ki İstanbul gibi koşuşturmanın ve kaosun üst seviyelerde olduğu bir şehirde yaşıyorsanız, zaman kavramı bazen cidden çok can sıkıtı olabiliyor. Buradaki zamandan kastım, insanın kendine ayırabildiği değerli zaman. Tam mesai çalışan arkadaşlar bilir, sabah işe gitmek, akşam işten çıkmak ve spora gitmek, sonrasında eve gitmek. Bütün bu akışı, insanlar genelde “trafik” denen lanetten kurtulabilmek adına yapıyorlar. Ancak ben biraz farklı açıdan baktım ve yaptığım iş gereği de koşmak için antremanlarımı öğlen saatine koydum. Günde 30–40dk koşarak haftada 4–5 günde hazırlanma kararı aldım. Aslında bu durum pek bir dayanağı olmayan ve kendime göre planladığım bir programdı. Yapacağım antremanları, hayatımın diğer parametlerinin bozmasına izin vermeden mümkün olduğunca en iyi ve en verimli şekilde gerçekleştirmeye çalıştım ve başardım da denebilir.
Maraton için son haftaya girildiğinde ben biraz sıkılmış ve sanırım biraz da yorulmuştum. Sadık kalmam gereken düzenimin dışına çıkarak, spor yapmam gereken zamanları ya “çalışarak” ya da “dinlenerek” geçirmeyi kendime hak gördüm ve yarış gününe kadar geldim.
Vodafone İstanbul Yarı Maratonu için katılımın yüksek olacağından sanırım beni bir sevimsizlik kapladı. Halbuki yarıştan 1 gün önce yarış kitimi almaya gittiğimde içimden “evet koşacağım ve bir hedefim var bunu gerçekleştireceğim” diyordum. Kendime söz vermenin yanında bir de arkadaş çevrem tarafından yarışa katılacağım bilindiğinden bunu bir görev olarak görmeye başladım ve yarış sabahı üstümdeki ölü toprağını atarak, günün erken saatinde kalktım. O gün üstümde bir ağırlık ve isteksizlik vardı ancak kafanızı başka bir yere verir “asıl” yapmak istediğinize odaklanırsanız, sizi engelleyen tüm etkenlerden zor da olsa kurtulabiliyorsunuz, bunu biliyordum. Bu yöntemi uyguladım. Yataktan çıkarak, yarın için hazırlanmaya başladım.
Benim için ilk olduğunu düşündüğümden nasıl bir ortamda, nasıl koşacağımı bilemiyordum. Evet rota belliydi ancak kalabalık, insanlar ve daha önce 10k koşmamış olan ben, bunun altından nasıl kalkabilirim derken koşuya giderken iyice gelirdim. Sonra düşündüm ki ben eğlenmek adına yapıyordum sporu ve hayatımdaki çoğu şeyi de. Neden kasıyordum ki? Bir hedefim vardı. Yarışı en kötü 1.5 saatte bitirebilmek. 5k’yı ortalama yarım saatin altında (~26dk) koşan biri için hayal olmayan bir hedef hatta kötü bir hedefti. Yarış alanına vardığımda ise içim bir an önce koşmak isteği ile yanıp tutuşmaya başladı.
Organizasyon için ciddi bir hazırlık yapılmış, bu çok belliydi. Kafamı karıştıran konu hep alan olmuştu. Ancak o kadar büyük bir alanı hazırlamışlar ki yarış öncesinde ısınmak için çok alan vardı. Standlar, çalan müzikler, insalar vb şeyler gerçekten iyinin çok üzerindeydi. Adeta bir festival havası vardı ve herkes eğlenmeye, pazar günü güzel geçirmeye gelmişti. Bu durum yüzlerinden çok rahat oldukları okunuyordu.
Start çizgisine geldiğimizde ki oraya gelmek ki bu pek mümkün değildi. Çünkü metrobüse binmeye çalışan insanlardan daha fazla insan vardı. Bunu bekliyordum. Kabalıktı ve zaten herkes aynı anda çıkış yapamayacaktı. Pek buna takmadım, yarış başlamadan 15dk önce yerimi aldım. İyi ki o kadar erken yer almışım. Orta-ön diyebileceğim bir yerlerde buldum kendimi. Aslına bakarsanız arkada da başlamak pek sorun değil. Çünkü ne zaman start çizgisinden çıktığınızı ve ne zaman oraya döndüğünü kayıt eden bir sistem var. Ayrıca zaten siz de bu süreye kolunuzdaki saaten bakıyor ve kendinizin ne kadar zaman koştuğunu ölçebiliyorsunuz.
Saat 09:05 civarında yarış tam anlamı ile başlamış oldu. Start çizgisine kadar 1–2 dk yürümek zorunda kaldık ki bayağı bir yavaş şekilde. Ancak start’ı geçince tempolanma zamanı geldi ve herkes hızlandı. Hep kafamda ilk 5dk yavaş koşar sonra hızlanır 10dk götürür sonra biraz daha yavaşlar 10dk öyle gider 5k tamamlarım diyordum ki zaten 1 aylık yaptığım antremanlarda hep böyle olmuştu. Koşarken fark ettim ki tek başına koşmak ve birlikte koşmak arasında fark var. Etrafımda insanlar, benim geçtiklerim, beni geçenler, birlikte yan yana koştuklarım. Bütün bunları yaşamak bana daha çok gaz verdi ve düşündüğüm süreden daha önce hızlandım. Hata yaptığımı 4k’ye gelip midemde acı hissedince fark ettim. Yorulmadım ancak midemdeki acı yavaşlamama neden oldu. Hep derler “sakın durma ve ya yürüme. Eğer yorulduysan çok düşük tempoda koşmaya devam et.” ve ben de aynen denileni yaptım 4k-6k arası çok düşük tempoda dinlenerek geçirmeye başladım. Hatırladığım kadarı ile benzer insanlar ile koşmaya başladım. Zaten 5k’dan sonra insan sayısında ciddi bir azalma oldu hemen hemen aynı insanlar aynı tempoda koşmaya başladı.
Kendime adına benim için 10k maratonun yarısı beklediğimden iyi geçmişti. Tabi kendi kendime gaza gelip erken hızlanmasaydım daha iyi olabilirdi. Ancak fark ettiğim en güzel şey insanların birbirlerini durmadan destek vermesiydi. Belki arkadaşları, eşleri ama “hadi hadi”, “bravo”, “durmak yok” şeklinde bağrışlar içinde geçen bir yarış olduğunu söyleyebilirim. Ara ara insanların bağırarak şarkılar söylemesi, sizi izleyen insanların “bravo” diyerek alkışlamaları vb motivasyon verici etkenler daha çok güç veren ve evet bu yarışı düşündüğümden daha iyi bitirebilirim hissiyatı bende oluşmaya başladı.
5k-6k arası hafif yokuş olduğundan mı bilmiyorum hızımda bir düşme fark ettimse de 6k sonrasında biraz hız verdim. Kendimi dinlenmiş hissediyor ve midemki ağrıyı artık hissetmiyordum. Yaklaşık 5dk hızlı bir tempoda koşunca, sol bacağımdaki bir ağrı hissetmeye başladım. Zorlamak adına biraz olsun hızımı kestim. Nefesimdeki hızlanma da tabi bu yavaşlamanın en büyük nedenlerinden biri oldu diyebilirim. 7k sonrası kendimi çok mutlu hissetmeye başlıyordum. Çünkü koşarken vücudumu tanımaya başlamış ve onu kontrol etmeye başlamıştım. Kendi kendime “enerjini topla ve son metrelerde depara kalk” dedim. Finish’e yaklaştıkça yol kenarında bekleyen kalabağın destekleri ile yarışcılar daha çok yarışa sarılmış ve ben de “sabah gitmesem mi?” sorusunu kendime neden sorduğumu ve iyiki geldiğimi düşünerek motivasyonumu arttırmaya başlamıştım. Sonra 300 metreye girdiğimde ise hızımı daha önce hiç arttırmadığım kadar artırarak Finish’i gördüm. Son atak ne işime yaradı bilmiyorum ama ben orada çektiğim acıdan müthiş zevk aldım ve sanırım hedeflediğim şekilde yarışı bitirdim. Tam olarak ne kadar zamanda bitirdiğimi bilemiyorum çünkü yarışı bitirmenin heyecanı ile saatime bakmaya unutmuştum. Finish çizgisinde ve yarış rotası boyunca belli noktalarda kronometreler vardı ancak hepsini unutmuştum ☺
Yarış sonrası beni bekleyen kuzenim ile buluştuktan sonra madalyam ile fotoğraf çekindim ve bizlere verilen yarış sonrası hediyelerimize gömüldüm. Aslında çok aç değildim, susamamıştım da ama nedense muz, çikolata ve meyve suyu bünyeye girince çok iyi geldi. Yarış sonrasını hafif soğuma hareketleri ile artık eve gidip duş almayalıyım sinyalleri kafamda dönmeye başladı ve evin yolunu tuttum.
İstanbul’da spor yapmanın da aslında çok zor olmadığını, isteyince spor için insanların bir araya gelip, eğlenebileceğini gördüm. Ön yargılarım vardı. Evet ama bunların hepsi sanırım saçmalıkmış. İlk maratonumu koştum. Artık devamının gelmesi için spora daha fazla zaman ayırıp, daha farklı maratonlarda kendime ait rekorları kıracağım
❤️